31 Ekim 2012 Çarşamba

Denemeler ve Hediye


Geçen sabah bahçemde bir hediye buldum. Her sene, muhtemelen kargalar, çiçeklerimin arasına bir şeyler saklarlar. Bu seneki hediyem bir ceviz oldu. Öyle itinalı saklamış ki çok zor fark ettim. Fotoğrafını çektikten sonra yine üzerini bir güzel çiçeklerle örttüm. Şimdilik ben  de emanette bekliyor, sonra bir gün bir bakacağım ki gitmiş ...

Küçük balkon-bahçem beni şehrin ortasında doğa bir parçada olsa yaklaştırıyor. Doğa ve hayvanlar eskiden onların olan yerleri şehir kurarak işgal etmemize karşın hala yaşama savaşı vermeye, var olmaya devam ediyorlar.
Kışın dağlardan şehirlere sığınan kuşlara biraz yiyecek koyarak yada yemek artıklarımızı çöpe atmak yerine onlarla paylaşarak zaten çok zor olan yaşam şartlarını az da olsa kolaylaştırabiliriz.

Bayram tatilinde biraz da fotoğraf denemeleri yaptım. Bakın bakalım hangilerini beğeneceksiniz ...













































































Ve tabi ki bir de yemek tarifimiz var.


Çiğdem Usulü Tantuni
Malzemeler
1/2 kg Haşlanmış kol-but eti karışık
4 kuru soğan
10-15 yeşil biber
1-2 kırmızı biber
10 diş sarımsak
2 domates
Acı biber sosu
Kuru kekik
Pul biber
Tuz-karabiber

Soğanları ay ay doğrayıp zeytinyağında sararana kadar pişirin. Sonra irice doğradığınız biberleri ekleyin. Biberler de azıcık yumuşayınca ince doğradığınız sarımsakları ekleyin. Sarımsakların kokusu çıkınca 1 dolu kaşık acı biber sosunu katın, biraz kavurun. Sonra küçük küçük küp olarak doğranmış domatesleri, kekiği, pul biberi, tuz ve karabiberi de ekleyip birkaç dakika pişirin. En son iri parçalar halinde doğradığınız etleri ekleyin ve etler iyice dağılana kadar pişirin.
İster dürüm yaparak isterseniz de makarnanın üzerine sos olarak yiyebilirsiniz.
Afiyet olsun.


Biliyor muydunuz ?
- Pazarda TL 7 - 12' ye satılan palamut, bunları avlayan balıkçılardan en fazla TL 2 - 2,5' ye alınıyor.


29 Ekim 2012 Pazartesi

29 Ekim ...


Herkesin bayramı kutlu olsun. Bugün cumhuriyetimizin 89. yılını kutluyoruz. Bundan 89 yıl önce cumhuriyeti atalarımız yokluk içinde kazandı. Umarım biz bu lüks içinde yaşadığımız şu halimizle onu korumayı ve devam ettirmeyi başarabiliriz !

Bugün karışık duygular içindeyim, çok yazmak istediğim şey var ama ben de herkes gibi düşüncelerimi ifade etmekten çekiniyorum. Ülkemi ve topraklarını seviyorum, ama maalesef üzerinde yaşayan ve onu sonuna kadar sömürmeye kararlı halkımız (en azından büyük bir çoğunluğu) benimle aynı fikirde değil.
İnsanlarımız biraz daha az kendini düşünüp çevresine, yaşadığı topraklara ve bu toprakları bizim için kazanan insanlara biraz daha saygılı olsalar, ülkemiz çok daha güzel, huzurlu ve yaşanabilen bir yer olur.

90. yılı kutlarken umarım daha güzel bir yazı yazabilirim ...

Bugün biraz değişik bir yemek tarifi vereyim bari.

Çiğdem Usulü Sarhoş Makarna
Malzemeler
4-5 domates
2 yeşil biber
5-6 diş sarımsak
Kırmızı şarap
Pul biber
Kekik
Biberiye
Fesleğen
Şeker
Limon suyu
Tuz-karabiber

Biberi zeytinyağında öldürün, sonra ince doğranmış sarımsakları da ekleyip biraz daha kavurun. Domatesleri rendeleyip biber ve sarımsağa ekleyin. Üzerine pul biber, kuru kekik, kuru biberiye, 1 çay/tatlı kaşığı şeker, limon suyu ve arzu ettiğiniz kadar şarap ekleyin, iyice karıştırıp kaynamaya bırakın. Sosun tüm suyu uçana kadar uzun uzun kaynatın. Burada amaç şarabın alkolünün uçması, sadece aromasının kalması. Sosa makarnayı eklemeden önce taze kekik ve taze fesleğen ekleyin. tabağa koyduktan sonra da üzerine istediğiniz bir cins peynir ekleyin.

Afiyet olsun ...

Biliyor muydunuz ?
- Pazardan en az TL 3,00' ye (en fazla TL 5,00) aldığınız üzümleri üretici en fazla 80 kuruşa satabiliyor.

27 Ekim 2012 Cumartesi

Tatile Devam


Bu "Bayram" herkese olduğu gibi bana da "Tatil" oldu. Geçtiğimiz cumadan boşalan İzmir, hala tenha. Herkes İzmir' i terke ederken pelikanlarımız kışı geçirmek için ziyaretimize geldiler.
Aslında şehrin bu boş halini daha çok seviyorum. İzmir bile bazen bana fazla kalabalık geliyor.

Annem bugün en son yaşadığımız "Gerçek Bayramı" hatırlayınca, o bayramların çoooook uzakta kaldığını anladım.
Samsun' da babaannemlerde geçirmiştik o bayramı, hayal meyal hatırlıyorum. Mahalledeki tüm çocuklar el öpmek, şeker ve harçlık almak için babaanneme gelmişti. Sonrada hep beraber pikniğe gitmiştik.
Şimdi kapıya gelen çocukları bile tanımıyoruz. Apartmandakilerle zaten doğru dürüst bayramlaşılmıyor, çünkü bir çoğumuz birbirimizi tanımıyoruz !
Şehirlerde, apartmanlarda herkes birbirine yabancılaşıyor. Bayramlara tatil, bayramlaşmaya da eziyet gözüyle bakılıyor. Belki de biraz haklıyız. İşten güçten ve insanlardan sıkılıyoruz. Kaçıp gitmek, herkesten ve herşeyden uzaklaşmak için bahane oluyor bugünler.

Bense kendimi yine değişik yemekler yapmaya adadım ...

Çiğdem Usulü Fasulye Çorbası
Malzemeler
300 gr kuru/barbunya fasulye
4 havuç
1 patates
4-5 diş sarımsak
5-6 domates
Tel şehriye
Acı biber sosu
Limon suyu
Un
Tuz-karabiber-pul biber


Akşamdan ıslanan fasulyeyi haşlayın, suyu değiştirip bir kenarda bekletin. Zeytinyağında küçük küpler halinde doğradığınız havuçları kavurun. Havuçlar biraz yumuşayınca küp küp doğranmış patatesleri koyun. Patateslerde biraz pişince ince doğranmış sarımsağı ekleyin. Sarımsağın kokusu çıkınca acı biber sosunu ve bir kaşık unu koyup kavurun. Domatesleri rendeleyin ve tencereye ekleyin. Üzerine biraz limon suyu, tuz, karabiber ve pul biberi de ekleyip bir süre domatesleri pişirin. En son suyuyla birlikte haşlanmış fasulyeyi de koyup pişmeye bırakın. Kaynamaya başlayınca arzu ettiğiniz kadar şehriyeyi ekleyin. Patates ve havuçlar olana kadar pişirin. Servis etmeden önce ince kıyılmış maydanoz ve kaşar peyniri ilave edin.
Afiyet olsun ...

25 Ekim 2012 Perşembe

Bugün Bayram


Bugün bayramın birinci günü ve bahçemde bana bayram hediyesi verdi. Kekiklerimin arasına saklanmış kocaman bir arı sabah bana sürpriz yaptı. Muhtemelen geceyi orada geçirmiş. Çiçek ve bitki yetiştirerek birazda olsa doğaya yardımcı olabilmek çok güzel bir duygu.


Yavaş yavaş havaların soğumaya başladığı bugünlerde çiçeklerim bana hala baharı yaşatıyor. Tırtıl istilasından kurtulmayı başaran fesleğenim yine çiçek açmaya başladı.


Diğer çiçeklerim artık son demlerini yaşıyor. Bir iki haftaya kadar yenilerini dikmeye başlarım. Bir sürü soğanlı çiçek aldım. Bir tanesi de adaşım "Çiğdem" :)
İlk kez yetiştirmeye çalışacağım, umarım başarırım.

Bu arada "http://pinterest.com/" da da bir board oluşturdum. Herşeyi bulabileceğiniz çok yönlü bir site. Değişik başlıklar altında konuları arayabiliyorsunuz ve sizi diğer sitelere ve bloglara yönlendiriyor. Denemeye değer ...



Tabi yeni bir yemek tarifi vermeden olmaz. Pek Kurban Bayramına uygun değil ama çok sağlıklı ...


Ayrıca geçen hafta sonu Şenay' ın tarifine göre pancar yapraklarını pişirdim. Önce kuru soğanı ve sarımsağı az zeytinyağında kavurdum. Sonra ince ince doğranmış pancar yapraklarını suyunu salıp uçana kadar pişirdim. Sadece karabiber koydum, çünkü pancar yaprakları kendinden epey tuzlu !!!
Ben üzerine yoğurt döküp yedim, ama sade de yenebilir. Haşladığım pancarları da soyup, ikiye bölüp sirke, zeytinyağı ve az limon suyu ile bir kaba aldım. Doğrayıp salatalarda kullanılabilir, çok lezzet katıyor.

Not : Yorum yazan ve beni takip eden herkese çok teşekkürler, iyi bayramlar ve iyi tatiller ...

21 Ekim 2012 Pazar

Merhaba Sonbahar


Ege' de ve İzmir' de sonbahar bir başkadır. Yazın uzatması gibi geçer günler. Sabah üzerinize bir hırka almadan çıkamazsınız, ama öğlen Kordon' da denize karşı da güneşlenebilirsiniz. 29 Ekim' den sonrada yavaş yavaş sonbahar kışa dönmeye başlar.
Sonbahar en güzel yaşandığı kent olan İzmir' in en büyük eksiği, sonbaharın tüm renklerini yansıtan ağaçlardır.   Kırmızıdan sarı tüm doğanın renklerini görebileceğiniz büyük yapraklı ağaçlar mevsimi doyasıya yaşamanızı, şehrin içinde de olsanız kendinizi ormanlarda hissetmenizi sağlar.
"When I was in ..." diyen ukalalar gibi olacağım ama, iki yıl önce bu zamanlarda Londra' da sonbaharı yaşadım ve bundan bahsetmeden geçemeyeceğim. Parklar, bahçeler, sokaklarda gezerken kendinizi başka bir diyarda gibi hissedersiniz. Ağaçlardaki renkler sayesinde her yer bir tablo gibidir.

İzmir' in de böyle manzaralara, sokaklara sahip olmaması için hiçbir neden yok. Her ne kadar İzmir' in sembolü palmiye dense de, bence asıl İzmir' li ağaç kavak. Adına türkü bile var "İzmir' in kavakları Dökülür yapraklar Bize de derler çakıcı ..."
Ağaçlandırma yaparken dikilen ağaçların cinslerine biraz daha önem verilse, zaten son aylarda yaz aylarında çok turist çeken İzmir' imiz, sonbaharda da güzel sokak ve park manzaralarıyla turistlerin tercih sebebi olmaya devam eder.

Her şeye rağmen güneşin şu son günlerinde öğlenleri dışarı çıkmayı ihmal etmeyin. Şöyle yarım saat açık havada güneşin altında vakit geçirmek hem öğleden sonraki yoğun iş temposunu daha çekilir hale getiriyor hem de kış için biraz kemiklerimize D vitamini depolamış oluyoruz.
Fırsat buldukça çıkın dışarı derim, ne de olsa "Tebdili mekanda ferahlık vardır".


Bugün son sözü İzmir'e bırakıyorum.
İzmir bir Avrupa şehrine dönüşebilir ama hiçbir şehirde bu güneş batışı olmadığı için İzmir olamaz ...

15 Ekim 2012 Pazartesi

Brand New Week



Her sabah uyandığımda penceremden gördüğüm balkon-bahçemle haftaya merhaba.
Herkese iyi ve mutlu haftalar. Umarım su gibi akıp geçer ...

Her sabah kalkar kalkmaz penceremden dışarıya önce çiçeklerime sonra gökyüzüne bakıyorum. Bir nevi güne merhaba diyorum.
Günün o yorucu temposuna başlamadan önce biraz terapi, hazırlık oluyor.



Çiçeklerimi görünce içim açılıyor. İnsan bir şeye emek verince daha kıymetli oluyor.
Ben gözüm gibi baktıkça nazar değiyor galiba.

Hain tırtıllar sardı bütün çiçeklerimi. Özellikle fesleğenin tadını çok beğenmişler, epeyi bir semirmişler. Yaklaşık 10 tanesini fesleğenin üzerinde yakaladım ve imha ettim !

Öğlen Kemeraltı' nda tarım ilaçları satan her zaman gittiğim bir dükkandaki beye tırtılın fotoğrafını gösterdiğimde, o da iyi beslendiklerini onayladı.

Ama benim çiçeklerim daha kıymetli, bulduğumu katlediyorum. Maalesef bu belanın başıma sarılmasından ben de sorumluyum. Serçeler kedi tırnaklarıma dadandı diye bir sürü rüzgar gülü koyup onları kaçırdıktan sonra tırtıllar geldi. Hemen bütün kuş kaçırıcı alet edevatı saksılardan kaldırdım. Biraz da ilaçladım tabii. Çok ilaç kullanmamaya çalışıyorum, çünkü sonbaharın şu son günlerinde arılar çiçeklerimin müdavimi oldular. Kalan haşaratın icabına da kuşlar bakar diye ümit ediyorum.
Bu durum doğanın kendi kendine her sorunu çözdüğünün ispatıdır. Biz müdahale etmezsek, o her şeyi hallediyor. Aslında benim gibi belgeselkolik (her türlü belgesel itinayla izlenir ve bilgiler arkadaşlarla paylaşılır) bir insanın bunu bilmemesi çok ayıp oldu, vallahi çok utandım. Ne diyim, bazen insanın aklı duruyor herhalde ...

Gelgelelim bugün arkadaşlarımın lezzet testi yaptığı makarnanın tarifine ;

Çiğdem Usulü Patlıcanlı Makarna
Malzemeler
1 paket makarna
1 patlıcan
2 domates
1 sivri biber
3 diş sarımsak
5-6 siyah zeytin
Taze fesleğen
Maydanoz
Kuru kekik
Kuru biberiye
Pul biber
Şeker
Limon suyu
Tuz-karabiber

Önce patlıcanı dilimleyip acı suyu çıkması için tuzlu suya koyun. Bu arada küçük bir tencerede makarna için su kaynatın. Ben bu tarifimde Barrilla' nın "Emiliane Tagliolini All'uovo" cinsi makarnası kullandım. Tel şehriye inceliğinde spagetti makarnaya benziyor. Yaklaşık 2 dakika içerisinde pişiyor, dikkat! Makarnanızı süzdükten sonra (sudan geçirmeden ve biraz sulu bırakarak) üzerinde zeytinyağı gezdirip, kenara koyun. Patlıcanları beklerken, 2 domatesi rendeleyin. Sivri biber ve sarımsağı doğrayın. Siyah zeytinlerin çekirdeklerini çıkarıp, irice doğrayın. Patlıcaları sudan çıkarınca sıkın ve bir kağıt havlu ile fazla suyunu alın. Küp küp doğrayıp kızgın zeytinyağına atın (az yağ kullanmaya özen gösterin), varsa acısına almak için üzerine biraz toz şeker serpin. Patlıcanların olmasına yakın sivri biberi ekleyin, bunları da biraz çevirip sarımsağı ekleyin. Sarımsağın kokusu çıkınca rendelenmiş domatesleri ilave edin. Kuru kekik ve biberiyeyi, az toz şekeri, limon suyunu, pul biberi, tuz ve karabiberi ilave edin, kaynamaya bırakın. Domateslerin iyice suyu uçmaya başladığında zeytinleri de katın. Domateslerin suyu tam uçunca, fesleğen ve maydanozu da ekleyin, karıştırıp makarnaya katın. Bir güzel alt üst edin ki tüm lezzetler makarnaya geçsin.

Şarap severler de tavsiye; ben bu yemeğin yanında Kayra' dan "Leona - Cabernet Sauvignon" içtim, çok da yakıştı.

Afiyet olsun ...

Not : Barilla' nın sitesinin linki aşağıda. İtalyanca ama olsun, paketlerin üzerinde de İtalyanca yazıyor :)

http://it.barilla.com/aggregator/prodotto_barilla/9







13 Ekim 2012 Cumartesi

Garip


Garip' in fotoğrafı ile herkese merhaba. Garip annemin bir süredir baktığı ve beslediği kumrulardan biri. Yaklaşık 3-4 ay önce bir gün yemek yemeğe geldiğinde göğsünde delik olduğunu fark etmemizden sonra adı Garip oldu keratanın. Biraz internette araştırdıktan sonra öğrendik ki, kumrular uçarken sivri cisimlere çarpıp sık sık yaralanırlarmış. Baktık ki yemek yerken verdiğimiz bulgurlar göğsünden teker teker düşüyor, annemde bulguru haşlayıp vermeye başladı. Birde sularına (hem yemek hem su veriyoruz çocuklara) azıcık efervesan antibiyotik kattık. Zamanla iyileşmeye, göğsündeki tüyler yeniden çıkmaya başladı Garip' in.

Yeni yemek tariflerimin arkadaşlarım tarafından merakla beklendiğini bildiğim için şimdi birazcık "Mâncare".
Bugün cumartesi olduğu için sabah biraz kahvaltı keyfi yaptım. Değişik ve karışık omletlerde ustayımdır. Evde ne malzeme varsa yumurtayla karışınca muhakkak muhteşem şeyler çıkıyor.

Bu seferki uyduruk yemeğimin adı domatesli omlet olsun !!!




Çiğdem Usulü Domatesli Omlet
Malzemeler
2 yumurta
1-2 sivri yeşil biber
1 yeşil soğan (ince)
4 çeri domates
Peynir
Taze kekik
Taze fesleğen
Maydanoz
Pul biber
Tuz - karabiber

Zeytinyağını tavada ısıtın. Yumurtaları önce tuz ve karabiberle iyice çırpın. Yeşil soğanın beyaz kısmını ve sivri biberi ince ince doğrayın. Biberi, soğan, kekik ve  pul biberi yumurtaya ekleyip karıştırın. Çeri domatesleri dörde bölün. Ben her seferinde haliyeti ruhiyeme göre farklı peynir kullanırım. Bu sefer örgü peynir ve kolot peyniri  ince rendelenmiş olarak, Urfa peynirini ince dilimler halinde ekledim. Ne kadar değişik çeşit peynir kullanırsanız, omletiniz o kadar farklı lezzetler içerir. En son domates, fesleğen ve maydanozu da ekleyin. Az ısıtılımış tavaya tüm malzemeyi koyun ve zeytinyağı ile iyice karıştırın. Böylece omlet daha gevrek oluyor. Tavanın kenarlarından yavaşça ortaya doğru ittirerek pişirin. Bir yüzü olunca diğer tarafını çevirip pişirin. En son yine ters yüz edin, biraz tavada bekletip servis edebilirsiniz.
Afiyet şeker olsun ...

10 Ekim 2012 Çarşamba

Pembe Ekim


Bu ay "Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı - Breast Cancer Awareness Month", biraz geç de olsa bu aya özel bir fotoğraf koymak ve biraz bilgi vermek istedim.

Her yıl dünyada  yaklaşık 400.000 kadın meme kanserinden ölmektedir. Bu sayının kanserden ölümlerin içindeki oranı yaklaşık %13' dür. Her ne kadar birçok uzman düzenli kontrolleri yani mamografi çekilmesini önerse de, bazı uzmanlar da gereğinden fazla mamografi ve ultrasonografi çektirmenin kanseri tetiklemesi olasılığına dikkati çekmektedir. Ancak evde yapılan düzenli kontrollerin hiç aksatılmaması konusunda tüm doktorlar aynı fikirdedir.
Ayrıca diğer kanser türleri için de geçerli olan bir konu düzenli beslenme ve düzenli egzersizdir. Bol sebze, meyve, süt ve süt ürünleri, kabuklu kuru yemiş ve az yağ, şeker ve tuz tüketmenin bir çok hastalığı önleyeceği yada hayatımızın daha geç evrelerinde bu hastalıklara karşılaşmamızı sağlayacağı bir gerçektir. Haftanın en az 3 günü yapılacak düzenli spor, ki bu koşu, ağırlık kaldırma ve kondisyon aletlerini içermelidir, yaşam kalitemizi bir hayli yükseltecek ve sevdiklerimizle, onlara yük olmadan daha uzun zaman geçirmemizi sağlayacaktır.

Tabi burada anlattıklarım bir uzman yada doktor görüşü değil, çeşitli kaynaklardan edindiğim bilgilerden ve kendi deneyimlerimden ibarettir. Doğru beslendiğimiz müddetçe "Can boğazdan gelir" ...

Bu kadar sağlıktan bahsedince bir de fırında balık tarifi vermek elzem oldu.


Çiğdem Usulü Fırında Palamut
Malzemeler
2-3 adet ayıklanmış, dilimlenmiş palamut
4 adet limon
2-3 adet kuru soğan
10-15 diş sarımsak
2 somun ekmek
Taze biberiye dalları
Taze kekik
Tuz
Karabiber
Pul biber
Zeytinyağı

Yağlı kağıt serdiğiniz fırın tepsisinin içine kalın doğranmış ekmekleri dizin. Limonları ve kuru soğanları halka halka dilimleyin. Sarımsakları havanda kabaca dövün ve orta boy bir kasenin içine koyun. Sarımsakların içine biraz limon suyu, tuz, karabiber, pul biber, kekik yaprakları ve bolca zeytinyağını ,lave edin ve tüm malzemeyi iyice karıştırın. Tepsiye dizdiğiniz ekmeklerin üzerinden zeytinyağını gezdirin ve palamutları dizin. Her palamut dilimin üzerine hazırlamış olduğunuz harçtan bol miktarda koyun. Bunların üzerine biberiye dallarını serin ve yine her palamut diliminin üzerine bir dilim limon koyun. Hepsinin üstüne de kuru soğanları yayın. En son zeytinyağı gezdirip önceden 200 derecede ısıtılmış fırında yaklaşık 20-25 dakika pişirin. Afiyet olsun ...

Not : Ekmekleri balığın fazla yağını ve suyunu almak için koyuyorum. Piştikten sonra balıklarla temas eden yüzeyleri yumuşak ve sulu olacak. Şayet böyle sevmiyorsanız, servis öncesi 5-10 dakika sadece ekmekleri fırına koyarsanız nar gibi kızarırlar.


9 Ekim 2012 Salı

Tembellik ...


Evet biliyorum, her gün bir şeyler yazacağım dedim, ama izin tembelliği beni sıcak kollarına aldı. Neyseki bugün dün işe başladım da bu rehavette üzerimden kalktı !!!

Geçen gün bahsettiğim normal pizza ve üzümlü pizza nın birlikte bir görüntüsü. Dün David Rocco' nun sitesinde üzümlü pizzanın fotoğrafına bir daha bakınca benim üretimim biraz çakma göründü, biraz daha kızarmaya ihtiyacı varmış.
Bu arada çayımda yüzen şeylere dikkat ettiyseniz, onlar karanfil. Çay içerken mutlaka 2-3 tane koyuyorum. Çok hoş bir aroma ve tat veriyor, tavsiye ederim.

İznimin son gününü sanata adadım ve Arkas Sanat Merkezi' ndeki "Sessizliğin Yankısı - Ahmet Ertuğ" nun fotoğraf sergisine gittim. Sergide Avrupa' nın ünlü ve tarihi opera sarayları ve kütüphanelerinin birbirinden güzel fotoğrafları vardı. O yerleri görünce (sadece fotoğraflarını da olsa) ülkemiz adına utanç duydum. Belki öyle opera binalarımızın olmaması normal karşılanabilir ama yüzlerce hatta binlerce (dünyaya mal olmuş) yazar yetiştirmiş bu ülkenin (bu toprakların), bu yazarlara ve eserlere layık bir kütüphanesinin olmaması çok acı verici. Kütüphaneler, opera binaları, konser ve sergi salonları bir ülkenin ne kadar (medeniyet anlamında) ileri gittiğinin, geliştiğinin kanıtıdır. Bunlara yapılan yatırım geleceğe yapılmış yatırımdır. Şayet bir ülke yeni nesilleri sanat dahil her yönden geliştirebiliyorsa, o ülke ve halkı her anlamda refah içerisindedir.
Ben hala ülkemiz için iyimserim, bence halen umut ışığı var. Sadece biraz daha gayret göstermemiz gerekiyor.

Sanatla ve sevgiyle kalın ...


Not : Saç kesimim güzel ve kısa oldu ama, bir türlü fotoğrafımı çekmeyi başaramadım.

4 Ekim 2012 Perşembe

Uyduruk Yemekler - I


Evde kalan artık malzemelerle yeni yemekler yaratmayı seviyorum. İşte geçen günkü icadımın tarifi ;

Çiğdem Usulü Yumurtalı, Köfteli Makarna
Malzemeler
1 yumurta
4 köfte
2 közlenmiş biber
1 fırınlanmış soğan
2-3 diş sarımsak
Haşlanmış makarna
Limon kabuğu rendesi
Taze fesleğen
Taze kekik
Maydonoz

Yumurtayı tuz ve karabiberle çırpın, biraz zeytin yağı koyduğunuz bir tencerede karıştırarak, bakla boyun topaklar olacak şekilde pişirin. Yumurta pişince jülyen doğranmış biber ve soğanı da ekleyip bunlar azcık kızarana kadar pişirmeye devam edin. Daha sonra küp küp doğramış köfteleri atın bir kaç dakika sonrada limon kabuğu rendesi ve rendelemiş sarımsakları koyun. Makarnayı ekleyin, bu da ısındıktan sonra servis öncesi doğranmış fesleğen, kekik ve maydanozu da ilave edin. Yemek servise hazır, afiyet olsun ...

Bugünde ailecek pizza yaptık. Pizzayı pideciden aldığımız hamurla yapıyoruz. Restaurantlarda yediğiniz pizzaya en yakını, bence daha bile güzeli, bu hamurla oluyor. Üzerine istediğiniz malzemeyi koyabilirsiniz. Ancak kaliteli zeytinyağı işin sırrı !!!
Bir de yanına tatlı olarak David Rocco' dan "Üzümlü Pizza" yaptık. İlk deneme için fena olmadı, hamur biraz basık oldu. Tarifi bu siteden bulabilirsiniz; http://www.davidrocco.com/recipes/desserts/torta_duva.asp

İznimin bitmesine az kaldı. Yine insan içine çıkacağım, biraz kendime çeki düzen vermek için yarın kuaföre gideceğim. Hem tek kaş olmaktan kurtulacağım, hem de saçımı kestireceğim (zira rapunzel oldum !!!).
Kesimin sonucunu beğenirsem (hope so)paylaşırım ...

Herkese iyi uykular ve şimdiden mutlu cumalar :)P

Not : Bugün arkadaşım Arzu Los Angeles' a uçuyor. İyi yolculuklar Arzucum, güzel tatiller ...

2 Ekim 2012 Salı

Sakin Şehir Foça


Bütün gün gezmiş olmama rağmen kendimi dinlenmiş hissediyorum. Bunun da sebebi tabi ki sakin şehir Foça !!!
En son yaklaşık 10 yıl önce gittiğim Foça' yı pek az değişmiş buldum. Olan değişikliklerin hepsi de güzel şeylerdi; mesela onlarca evin tadilat edilmiş olması gibi (eski taş evlerin arasında gezerken kendimi çok huzurlu hissettim).

İzmir' e bu kadar yakın ama bir o kadar da uzak olması beni çok şaşırttı. Uzak çünkü sanki güney sahillerinde küçük bir balıkçı köyünün dinginliği var. İnsanlar ellerinde havluları üstlerinde mayolarıyla evlerinden çıkıp denize giriyorlar, dostlarıyla denizde yüzerken sohbet edip sonra sanki bir duş yapıp çıkmış gibi havlularına sarınıp evlerine dönüyorlar.
Türkiye' de hangi şehirde/ilçede bunu yapabilirsiniz ? İşte bu bana huzur, burada yaşasam ömrümün uzayacağı hissini verdi. Sokaklarda gördüğüm tüm insanlar sakin, birbirleriyle dost gözüküyordu.

Dün pazarına da uğrayacağımı söylemiştim, yaptım da. Çok güzel capcanlı bir pazarı var. Herşey taze ve körpe, besbelli o sabah tarladan toplanmış. Sadece meyve-sebze bölümü yok, giysi ve ev eşyaları da bulabilirsiniz. Tabi bir de meşhur Ege peynir ve zeytinleri ...

Foça' ya gelmişken mutlaka sakızlı dondurmasından da yemeyi ihmal etmeyin. Ben sahildeki "Nazmi Usta" da sakızlı sade ve çikolatalı yedim, her ikisi de birbirinden leziz. Şiddetle tavsiye ederim.
Tabi dondurma öncesi altlık olarak meydana yakın deniz kenarındaki "İğdeli Cafe" de kuru köfte, pilav, patates kızartması ve sarma yedim. Yemeklerin lezzetleri güzel, servis de hızlıydı.

Diyeceğim o ki Foça halkı çok şanslı. En kısa sürede yine gideceğim, belki bakarsınız bir gün Foça' dan da yayın yapıyor olabilirim.


Sahildeki iskelelerden birine oturmuş denizde ayaklarımı dinlendirirken ki bir fotoğrafımla herkese iyi uykular, iyi dinlenmeler dilerim ...








Not : Yarın sizler için uyduruk bir yemek tarifim var !!!!!!

El Emeği Göz Nuru ...


İzindeyken boş durmadım, yaratıcılığım zirve yapmak üzere. Bu aralarda bilezik yapmaya dadanmış durumdayım, zira moda ...

Arkadaşlarım bilir takıyı çok severim, hem alırım hem kendim de yaparım. Kendi dizayn ettiklerim kadar internetten de bulup yaptıklarım da var. Yukarıdaki fotoğraftakileri http://honestlywtf.com/ sitesinden esinlenerek yaptım. Bu sitede gerçekten çok değişik ve hoş fikirler var. Sadece takı değil, moda, hayat, dekorasyon ve daha başka bir sürü şey bulabilirsiniz.

Elişi çalışmalarımın yanında iznimin son günlerini biraz gezerek değerlendirmeye karar verdim. İzmir' de hala yazdan kalma günler yaşıyoruz, daha evlere kapanmak için erken ...
Tam da bu sebepten dolayı daha önce keşfetmediğim yerlere gitmem gerektiğini düşündüm. Ne de olsa monoton hayatlarımıza ara sırada olsa renk katmak gerek.
İzmir' e bu kadar yakın olmasına karşın yarın ilk kez Foça pazarına gideceğim (ne macera ama !!!). Bayağı rağbet gören bir pazarmış, İzmir çevresinden (Karaburun ve Mordoğan' dan vapur ile) olduğu kadar Midilli adasından da gelenler çok oluyormuş.
Foça' nın ayrıca Pazar günleri kurulan, Türkiye' deki tek (dünyadaki 28.) "Slow Food - Yeryüzü Pazarı" da mevcut. Yarınki izlenimlerime göre belki Pazar günü olan "Pazarı" da bir ziyaret edebilirim.

Will see about that tomorrow ...


Robert Frost' un sevdiğim bir şiiri ile iyi geceler diliyorum.

Fire and Ice
Some say the world will end in fire,
Some say in ice.
From what I've tasted of desire
I hold with those who favor fire.
But if it had to perish twice,
I think I know enough of hate
To say that for destruction ice
Is also great
And would suffice.


Not : "http://www.earthmarkets.net/network/fo%C3%A7a" Earth Markets' da Foça Pazarı' na bu linkten ulaşabilirsiniz.